GÖLDALI KÖYÜ WEB SİTESİ
  Ozanlar-Şiirler
 



ŞAHİN KARA ŞAHİN

1927-2006. Çıldır’ın İrişli (Göldalı ) köyünde doğdu. İlkokulu köyünde okudu.

Aşıklık geleneği ve şiirle küçük yaşlarda ilgilenmeye başladı. İlk olarak kendi yaptığı bir bağlamayı çalmayı öğrendi. Kısa sürede de kendini geliştirip yörede duyuldu. Köylerine gelip giden aşıklar aracılığıyla şiire ve geleneğe ilişkin bilgisini pekiştirdi. Önceleri köy meclislerinde, düğünlerde türkü söyleyerek yörede tanındı.

Ailesinin istememesine karşın genç yaşta Çıldır’dan ayrılarak Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde sahneye çıktı ve sazevleri açtı. Bu dönemde tanıştığı birçok bağlama ustası ve sanatçı aracılığıyla kendini geliştirdi. Birçok kere Muzaffer Sarısözen yönetimdeki Ankara Radyosu Yurttan Sesler programlarına katıldı. Koroda aldığı görevlerden sonra başka yöre tavırlarını da öğrendi.

Kars Radyoevinin açılması üzerine yeniden Kars’a dönerek »Serhattan Sesler« adıyla ilk halk müziği korosunu oluşturdu. Aynı dönemde Halk Eğitim Merkezi bünyesinde ise »Doğudan Sesler« adıyla bir halk müziği korosu kurup çalıştırmaya başladı. Bu süreçte derlediği birçok yöre türküsünün arşivlere girmesini sağlayan Karaşahin, aynı zamanda aşıklık geleneğinde şiirlere de ağırlık vererek geleneklerle de bağını canlı tuttu.

Yörede birçok kişinin yetişmesine, bağlama öğrenmesine de katkıda bulunan Şahin Karaşahin aynı zamanda 5 oğlunu da müzisyen olarak yetiştirdi. Son dönemlerinde Gebze’ye yerleşerek çalışmalarına orada devam etti.

Şahin Karaşahin Gebze’de öldü ve orada toprağa verildi.

Güzel

Cümle aza sanki cennetten köşe

Sen misin cihanın maralı güzel

İnci mercan gibi yakışmış döşe

Gerdanda benleri sıralı güzel

 
Duruşu asilce bedel dünyaya

Çehresi benziyor yükselen aya

Ne güzel yakışmış beyaz simaya

Oyalı yazması karalı güzel

 
Kaynaktan çağlayan pınar akışlı

Hilale benzeyen yay keman kaşlı

Kirpiği dolaşmış mahmur bakışlı

Gözleri kudretten turalı güzel

 
Bakışları şefkat gönlün merhamet

Rabbim böyle nasip etmiş saadet

Seni sevmek inan hakka ibadet

Mihrapsın lütfuna ereli güzel

 
Bahar seli gibi coşkun akarsın

Sana hayran gönülleri yıkarsın

Niye öyle mahzun mahzun bakarsın

Senin de mi gönlün yaralı güzel

 
Memleketin hangi iklim yöresi

Aşiretin var mı nedir töresi

Anan baban kimdir ilin neresi

Acep senin aslın nereli güzel

 
Gizlice ağlarım dinmez gözyaşım

Ne amacım kaldı ne de telaşım

Zehir oldu bana ekmeğim aşım

Seni bu diyarda göreli güzel

 
Karaşahin Kul’un varmak istersen

Bu gönlüm mekandır durmak istersen

Şayet vatanımı sormak istersen

İlim Kars’tır soyum buralı güzel 

 
kaynak: Bekir Karadeniz- Ozanlar.com

 

              AŞIK RESUL
1860 - GÖldalı(İrişti). Baba adı Hakverdi'dir. Hanımının adı Elvide'dir. genç yaşta vefat ölünce hanımını kardeşi Murat almıştır. Çiftçilikle uğraşmıştır. sık saz çalmayı bilmezdi. Aşık evlenmeden önce köylüsü Koçkarlılardan Melek adlı bir kıza aşık olmuştur. Melek'i başkasına verirler. Buna çok üzülür doğanın güzelliklerinde sevgilisini anlatır.
 
LAMBA

Aşık olan biner atına
yanarsın şarhoş ay lamba
Galhıf didaban gatına
Güneşe yoldaş ay lamba

Acı olur şirin aşım
Ne gavgaya düşüf başım
Kalem kalem artırmışım
Derdim oluf beş ay lamba

Üreğimde dağnan düğün
artıf derdim böğün böğün
Men halımı kime deyim
Yanın galdı boş ay lamba

Ayaznan makaran döner
Ürüşen eylesen yanar
RESÜL söznen seni sınar
İndi yandın boş ay lamba

 AŞIK RESÜL MEN
 

 

  

ÖMER DUMAN

1968 yılında Göldalı köyünde doğdu. İlkokulu köyümüzde bitirdi . 12 eylül 1980 öncesi  Türkiye’deki siyasi olayların yoğun olduğu bir dönemde ortaokula Arpaçay’da başlaması gerekiyordu; fakat ne kendisi, nede babası okuması taraftarı değildi. Müzik dersi en başarılı olduğu dersti. Aşıkları dinlemekten ve gözlemlemekten büyük bir heycan duyuyordu. Ömer Duman Çıldırlı Aşık Şenliği ve Sabri Şimşekoğlu’nu kendisine örnek almış; vezin ve ölçü konusunda Mehmet Oktay ve Murat Karahanlı’dan büyük ölçüde faydalanmıştır. Şiirlerini hece ölçüsünde yazmıştır. Bir kaset çıkarmış ve şiirlerini kendi el yazısı ile bir defterde toplamaktadır. Yerel Televizyonlarda ve Yöresel gecelerde Aşıklık sanatını icra etmektedir.

Köyümüzde 1990 lı yıllarda öğretmenlik yapan Bilgin öğretmen, 2000 yılında köylülerimizi nasıl dolandırdı. Bilgin öğretmen önce Göldalı köyü ve iki komşu köy olan Çanaksu ve Aydıngün köyünün güvenini kazanır.
 Köyümüzden tayini çıkıp ayrılan Bilgin Öğretmen Tekrar köye gelir.
Köylülerin hayvanlarını yüksek fiat ödeyerek satın alır ve ödemeyi peşin yapar.Bir sonraki gelişinde yine köylülerimizden ve komşu köylerden topladığı hayvanları satın alır ,ancak bu kez parayı peşin ödemez
parayı sonra getireceğini söyler. Hayvanları toplayıp köyden ayrılan Bilgin Öğretmen tekrar köye dönmez. Köyde oturup paralarını bekleyen köylüler dolandırıldıklarını anlar ve Bilgin öğretmeninin peşine düşerler. Edirne ye kadar gelirler ancak bulamazlar.
     Almanya da Yaşar Duman, bir akrabasını bulur, Bursa da olduğunu öğrenir. Bursa da bulunan Durmuş Duman da Bursa daki akrabalarını bulup Bilgin öğretmenin yerini öğrenir. Aralarında Mehmet Koçyiğit in  bulunduğu birkaç kişi paralarının bir kısmını alır. Bir kısım köylülerde hiç birşey alamaz. Köyümüzün  halk ozanı Ömer Duman aşağıdaki  şiir ile bunu anlatır.


ikibin senesi geldi karlı,
illet mikrobuna buladı Bilgin,
Çanaksu,Aydıngün birde Göldalı,
tosunu ,düğeyi taladı Bilgin

Aydıngün köyü düşüfdü zara,
Çanaksu köyüne giydirdi kara,
hele Göldalıyı yandırdı nara,
Cehennem oduna galadı Bilgin.

hilekarca kurdu böyle düzeni,
zencirsiz bağladı çözmez ozanı,
ambarı,kuyuyu, cemi, kazanı,
karnı aç it gibi yaladı Bilgin.

yoldan azan bilmez namus arını,
talan etti bizim elin varını,
üç köyden yığdığı beleş karını,
karabağ otelde caladı Bilgin.

dumanoğlu hayıf diyenlerin,
din ,iman merhamet bilmeyenlerin,
komşunun varını çekmeyenlerin,
kızğın üreğini suladı Bilgin.

Bu bölümde Bilgin öğretmen bulunup paraların bir bölümü alındıktan sonra yazılmıştır.

yiyemedin birkaçının payını,
kaçak gezdin seneleri ayını,
Kumlada tanıdın Durmuş dayını,
diz çöküf insaf diledin Bilgin.

Yaşar Duman a meskendir oralar,
gördünmü doğurdu yiğit analar,
Almanya dan yola çıktı paralar,
marka kıvırcığı beledi Bilgin.
               ÖMER DUMAN-GÖLDALI KÖYÜ

       


     AŞIK FEVZİ OLGUN

       1945 yılında Göldalı köyünde doğdu. Küçük yaşlarda  aşıklık sanatına ilgi duymaya başladı. Saz çalmayı kendi çabalarıyla öğrendi. 13 yaşından sonra çalıp söylemeye  başladı. Makamları köyümüzün büyüklerinden, Mehmet Karatepe, Selim Kara ve Çanaksu Köyünden Mikail’den öğrendi. Şiirlerinin bir kısmını "GÖLDALI'NDAN ESİNTİLER" adlı kitabında yayınladı. Yerel televizyonlarda ve yöresel gecelerde Aşıklık sanatını icra etmekte ayrıca yerel haber gazetelerinde sanatı üzerine köşe yazısı yazmaktadır.

Dinle sözlerimi ver cevabını,
Sözlerim sanadır ay Hüccet emi,
Komşular terk etmiş evin barkını,
Kaç hane kalmıştır köy Hücett emi?

Sabri hoca minareye çıkar mı?
Rüstem gazi döner yola bakar mı?
Hatice yengemiz tandır yakar mı?
Onun da emeği zay Hüccet emi!

Nasıldır haftalar,nasıldır aylar?
Akar mı dereler çağlar mı çaylar?
Birbirine bağlımıdır o köyler?
Bensiz nasıl geçer toy Hüccet emi?

Nerdedir Bahçeli,nerde Sürmeli?
Nerde Oruçoğlu o Hacı Veli?
Hasbihal komşumuz Velipaşagil.
İçerdik onlarda çay Hüccet emi?

Hele sorsan Gulugiller ne olmuş?
Gülmemmet Aras ın kimleri kalmış?
Köyde kaç kişi var, kaç kişi ölmüş?
Hesaplı kitaplı ,say Hüccet emi!

Köyümden ayrıyım içimde yara,
Hacı Alişanı gurbette ara,
Dediler merhumdur o Selim Kara,
Burdan ahuzarım duy Hüccet emi.

Nerde potoşoğlu,nerde İmiralı?
Göç etmiş Veyveyler,varmı Nazdoğlu?
Köyde kaç hanedir,söyle Goşgarlı?
Dağıldı mı goca köy vay Hüccet emi.

Söyle Sefergilden kalan var mıdır?
Çopuroğlu köyde bahtiyar mıdır?
Behtemir amca ihtiyar mıdır?
Onu da ömrüne say Hüccet emi.

Sarı İsmailgiller kaç hane kalmış?
Yetim Aligiller tamamı yok olmuş,
Papıllardan Medet emekli olmuş,
Ne çabuk geçiyor ay Hüccet emi.

İsakgil dağıldı eskiden zaten,
Lelegilleri de hesaba katam,
Nerde Celal Yıldız gençlere çatan?
Onada çıkayım pay Hüccet emi.

Derviş Halilgilin hakka niyeti,
Defgolarda nasıl o pala Mehdi?
Keseğenli kurdu,köyü terk etti,
Onlar kurmuş köyü duy Hüccet emi.

Kısıremenler eskiden köyden gitmişler,
Garcavel Bayburt u mekan tutmuşlar,
Sanma Memeti yi tez unutmuşlar,
Hatırlatem sana ay Hüccet emi!

Dedilerki Kosaalileri saymadın,
Terekeme Ali yi bir kenara goymadın,
Şahmeddin Güven ile Kurban Koca ya doymadın,
Köyde ağa,paşa,bey Hüccet emi!

Fevzi bu destanı sana gönderdi,
Aklımdan çıkmıyor köyün her ferdi,
Köyde vardır gene muhtarlık derdi,
Seçim olsa verme oy Hüccet emi.

 Aşık Fevzi Olgun

 Arif Şahin ile Fevzi Olgun Atışması
Sabri Şahin in oğlu Arif 5 yaşında bade içmiş çocuk yaşta bir aşıktı. Fevzi Olgun un Aşıklığını duyan Arif Şahin ile Fevzi Olgun Murtaza Şahin in evinde karşılaşırlar. Arif in isteği ile atışma başlar.

    Aşık seni aşık gördüm,
    Elinde bir kaşık gördüm,
    Bilmiyorum ne yemişsin,
    Ağzını bulaşık gördüm.

Fevzi olgun bu çocuğa nasıl ayak açacağını düşünürken ; Çocuk yaştaki Arif söylemeye devam ediyordu.

    Arif: Dinle aşık dinle benim sözümü,
    Sedam her tarafı aştı duydun mu?
    Yaşım 4 ile 5 içtim badeyi,
     Bütün alem bana şaştı duydun mu?

     Fevzi:Görmedim dünyada böyle mucize,
     Gönül celallendi coştu duydun mu?
     Yakam verdim bir çocuğun eline,
      Yolum şimdi sarpa düştü gördün mü?
   
     Arif:Ben asla korkmazdım hiç bir aşıktan,
     Şimdi kepçe küçük olmuş kaşıktan,
     Ben ananı sallar iken beşikten,
     Anan yuvarlandı düştü gördün mü?
   
     Fevzi:Temel attım felek yıktı binamı,
     Olan keçi karıştırma anamı,
     ben düneyin gördüm senin neneni,
     Kafasına kalak uçtu gördün mü?

     Arif:Ben Arif im söz söylerim sinemden,
     Olan deve ne istersin ninemden,
     Altı aydır haber gelmez anandan,
     Erzurum da laza kaçmış duydun mu?

    Fevzi:Haber aldım Erzurum dan Konya dan
    Anamın haberi geldi Ünye den
    Dediler ki Aşık Fevzi dünyadan
    Kervanı yüklendi göçtü duydun mu?

   KIRAÇ HİKAYESİ-1

Tarih 1980 köyümüz halkından Şahmettin Güven, oğlu Nuri’yi Arpaçay’ın Kıraç köyünden evlendirmişti. Düğün başlamıştı, bir sonbahar ayında törelerimiz gereği gelin almaya,benim minibüsüm vardı, onunla gitmiştik.Köylilerimizden başta Cafer amca,Nesrullah Duman ( Eco), Sabri Şahin, Çerkez  Kara, Mesin Karabulut,Tezebey Gökbulak,İskender Karabulut ve Ardahan’ın Harziyan köyünden Zelha  abla ve kızı da vardı. İkindi vaktiydi Kıraç’a vardık. Ben araba kullandığım için sazımı İskender’e vermiştim. Oturmuştu gelen köylüler yerlerine . Sazı İskender’in elinde gören bir genç, bir aşık daha var dedi. Ben anlamıştım bir başka aşığın daha olduğunu. Sordum delikanlıya, başka aşık kimdir  dedim. O da İhsan Şahbazoğlu dedi. Arpaçay’ın Möküzlü köyündendi bu aşık. Onun abisi de aşıkdı, Veysel Şahbazoğlu adında büyük usta.Fakat onun mahkemede bir yeğenini vurmuşlardı, o da adliyede  yeğeni’ni vuranı vurmuştu, onun için cezaevindeydi. Meclis toplanmiştı İhsan Şahbazoğlu sazını almış ortaya çıkmıştı. Ama İskender’i aşık sanarak Şöyle başladı söze:

Çıldır dan gelen genç aşık ,
Al sazın gel meydana,
Bu eller karmakarışık,
Çal sazın gel meydana.

İlaç ararsan yaraya
Yolun düşecek nereye,
Seni çekecem soruya,
Al sazın gel meydana.

Bu meydanlar er meydanı,
Yiğitlerin ser meydanı,
Şahbazoğlu kur meydanı,
Al sazın gel meydana.

       Sözler bitmişti, İskender olayın farkında değildi. Ben durumu fark etmiştim, hemen savunmaya geçtim. Ustam dedim, sen o arkadaşı aşık sanma.Aşık o değil. Aşığın Arpaçay’da işi vardı geç kaldı. Eğer istersen biz Çıldırlı’yız, hepimiz aşığız, kimi istersen o kalksın sana arkadaşlık etsin. İhsan usta hemen cevap verdi. O zaman senin kendin gel. Arkadaş sazı verirse kalkarım dedim. Hemen İskender sazı bana uzattı.
       Ozanlık usulünde,ayak dediğimiz kafiyeli kelime ile ilk sözü Şahbazoğluna vermişti oradaki jüri;

Şahbazoğlu:
Dinle arkadaşım benim sözümü,
Dereye dokunma,düze dokunma!
Öyle kelam etki hatırı kırma,
Sohpete dokunma ,söze dokunma!

Aşık Fevzi:
Senden bir isteğim var Şahbazoğlu,
Edaya dokunma ,naza dokunma,
Her sözün manası karşılığı var,
Ama elimdeki saza dokunma.

Şahbazoğlu:
Senin kazan Çıldır, sordum öğrendim.
Bir zamanlar kafa yordum öğrendim,
Dokuma tezgahı kurdum öğrendim,
Kumaşa dokunma, beze dokunma.

Aşık Fevzi:
Kış sezonu olsa,karım var benim,
Yakarım kızarsam, narım var benim,
Elvan elvan bir baharım var benim,
Bahara dokunma yaza dokunma.

Şahbazoğlu:
İhsan Şahbazoğlu velimisin sen?
Zaloğlu Rüstem mi Ali misin sen?
Dünyada ne tatlı bilirmisin sen?
Ekmeğe dokunma tuza dokunma.

Aşık Fevzi:
Fevzi der dil tatlı, arımıyım ben,
Sen gibi aşığın sorunuyum ben,
Çıldır’lı Şenlik’in torunuyum ben,
Çekerim kılıcı,bize dokunma.

Atışmanın son iki bölümünü Fevzi Olgun un yazmış olduğu GÖLDALI NDAN ESİNTİLER adlı kitabından okuyabilirsiniz 



KADİR MEN

Kimi zaman sevmiş, kimi zaman sevilmiş, haksızlığa uğramış ,hakkını aramış, hasta olmuş yol gözlemiş, kimi zaman davalı, kimi zaman davacı olmuş, sevgi göstermiş, saygı beklemiş, dost sohpetlerinde bulunmuş yani insan olmanın her halini yaşamış ve yaşadığı herşeyi Şiirleştirmiş. Rahmetli KADIR MEN in elimde 160 Şiiri var bunlardan sizin için seçtiğim birkaç tanesini burada sırası geldikçe paylaşacağız.

LA İLAHE İLLALLAH
hakikati açan bu
sırat üstünden geçen bu
ol cennete uçan bu
la ilaha illallah
 
der bunu derviş hacı
geydirdin hille tacı
her dertlerin ilacı
la ilaha illallah
 
gönülden leke silen
ağlayanı güldüren
resulu bulduran
la ilaha illallah
 
gönüllerde yer eden
kabilleri nur eden
Kadir seni pir eden
la ilaha illallah

buna çok eyle dikkat
geceyi gündüze kat
bir ilaç ki hakikat
la ilaha illallah
 
deyin bunu çok defa
verir sana zevk sefa
günahın uğrar affa
la ilaha illallah
 
zevk bulur aşka dişen
ihlas ile çalışan
etmez onu perişan
la ilaha illallah
 
isteyen hak didarı
göster bu arayı
cennetin anahtarı
la ilaha illallah
 
çok diyen aşık oldu
Rızayı taç bulu
veliler bundan olu
la ilaha illallah
 
diyenler veli oldular
ağlariken güldüler
bu emekle buldular
la ilaha illallah
 
Şifadır bu her derde
önüne tutar perde
yerişir en son derde
la ilaha illallah
 
Kadir sende günah çok
hemde vardır hak hukuk
bundan başka ilaç yok
la ilaha illallah

 Kadir Men

 

LAF BÜYÜK

Hasan diyor atım keşti,
Halit diyor menimki baştı,
Hosroy diyor hepsi heşti,
Laf büyük meydan bulunmor.

Navruz eylenif sarhoştu,
Şahbaz bu işe garıştı
Sayıt sonunnan yerişdi,
Laf büyük meydan sorulmor.

Atlara bağlandı kanat,
indi lazım oldu inat,
Araya koyun onar manat,
Laf büyük atta durulmor.
 
Laf büyük sığmer dükkene,
Olmuya bulutlara sökene,
Eyvallah bunu çekene,
Laf büyük leke vurulmor.

Herkes atın jeplerinin ucunda,
Hızır tasıynan suyun içirdi,
Hosroy bunu tarihlere keçirdi,
Laf büyük cevap verilmer.
 
At koşuya koyan gelsin,
Lafım boldu diyen gelsin,
Laf geçer atlar sürülmör,
Zordu ise yayan gelsin...
 
Kadir der durun hep bir hiza,
Meydanı koymayın yaza,
Böyle diyor muhtar aza,
Laf kadar meydan görünmör

At Veren

bir at aldım Daşbaşından,
aldığını yesin göz yaşınnan,
kötü laf gider tez peşinnen,
evin yıkılsın bele at veren

bir gün koştum ben harmana,
o gün düştü dert dermana,
bak gör okunan fermana,
evin yıkılsın bele at veren

nalbantki bıçağı çaldı,
onaltı lira bizden aldı
Arpaçay’a yolum saldı
evin yıkılsın bele at veren

yeminnen sattı malı
demedin mi bele olur dalı
kiyamete sürer yolu
evin yıkılsın bele at veren

görsen kıyamet köşesi
destinde şeytan asası
damda vardır hissesi
evin yıkılsın bele at veren

yeminnen sökülüf dişi
istemer harmanı göre
arkasını verdi yere
evin yıkılsın bele at veren

bir allah var ettin yemin
o haline olduk emin
yokmu sende haya zalim
evin yıkılsın bele at veren

sorsanız ..... dı adı
izinde cehennem odu
yeminnen verdi hodu
evin yıkılsın bele at veren

bu hal hayalim haşladı
her yeten beni dışladı
Kadir kahıra başladı
evin yıkılsın bele at veren     

At Veren
bir at aldım Daşbaşından,
aldığını yesin göz yaşınnan,
kötü laf gider tez peşinnen,
evin yıkılsın bele at veren

bir gün koştum ben harmana,
o gün düştü dert dermana,
bak gör okunan fermana,
evin yıkılsın bele at veren

nalbantki bıçağı çaldı,
onaltı lira bizden aldı
Arpaçay’a yolum saldı
evin yıkılsın bele at veren

yeminnen sattı malı
demedin mi bele olur dalı
kiyamete sürer yolu
evin yıkılsın bele at veren

görsen kıyamet köşesi
destinde şeytan asası
damda vardır hissesi
evin yıkılsın bele at veren

yeminnen sökülüf dişi
istemer harmanı göre
arkasını verdi yere
evin yıkılsın bele at veren

bir allah var ettin yemin
o haline olduk emin
yokmu sende haya zalim
evin yıkılsın bele at veren

sorsanız ..... dı adı
izinde cehennem odu
yeminnen verdi hodu
evin yıkılsın bele at veren

bu hal hayalim haşladı
her yeten beni dışladı
Kadir kahıra başladı
evin yıkılsın bele at veren
 
NE ZULUMDU BİZİM KEÇİ     

Rahmetli Kadir Dayı nın bir kış gini otu samanı bitmiş.koyununu keçisini satılığa çıkarmış. hanımı demiş; keçiyi satma komşulara veririz bu kış komşular saklar . Yani keçiyi saklamaya verelim demiş. Kadir Dayı almış keçiyi komşuları yoklamaya çıkmış. Aşağıdaki şiir keçinin saklamaya verilmesi hikayesini anlatıyor.

Keçiyi göttüm saklamaya
Dost düşmanı yoklamaya
Örük yoktu mihlamaya
Ne zulumdu bizim keci.

Mahmud’a göttüm bakmadı
Şahismail, Avni kapıya bırakmadı
Halit ottukdan çıkmadı
Ne zulumdu bizim keçi.

Duman yastıklı söyledi
Nesip kapıdan koyladı.
Keçi halini söyledi
Ne zulumdu bizim keçi.

Keçi mahkemeyi sesledi
Abbas kirvayı istedi
Dalını Celal’e yasladı
Ne zulumdu bizim keçi.

Başımdan anrı gitmedi
Keçinin Şansı tutmadı
Bir köyün otu yetmedi
Ne zulumdu bizim keçi.

Aza Muhtar siz bir duyun
Çağırın komşuluğa deyin
İster onar güne yayın
Ne zulumdu bizim keçi.

Radyoda dinleyin Kars’ı
Ustatdan almışım dersi
Keçinin çıkıfdı hersi
Ne zulumdu bizim keçi.

Hörmetkar söyler celalı
Keçinin başı belalı
Dolaşır yani köleli
Ne zulumdu bizim keçi.

Keçi Köroğluna Şikayete gitti
Dediki Celal koyunu sattı.
Köroglu  sikayetin raddeti
Ne zulumdu bizim keci.

Geniş günde dostun çokmuş
Kadir haberin yokmuş
Keçi fakülteyi okumuş
Ne zulumdu bizim keçi

 
  Toplam 32846 ziyaretçi burdaydı!  
 
Burhan Görken Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol